Devrek’te her şey yolundaymış gibi... Kaldırımlar parlak, çiçekler dikilmiş, parklar cıvıl cıvıl.
Ama biraz yakından bakınca… işler öyle değil.
Genç işsiz, çiftçi umutsuz, esnaf bezmiş.
Her gün biraz daha sessizleşen bir şehir burası.
Sanayi yok, yatırım yok, gelecek umudu yok.
Ama dışarıdan bakınca herkes memnunmuş gibi bir hâl…
Artık birbirimizi kandırmaktan vazgeçelim.
Devrek'in makyajı değil, tedavisi lazım.
Gerçek sorunları konuşalım ki, gerçek çözümler doğsun.
Unutmayalım, şehri süslemek değil, yaşatmak önemlidir.
Bir zamanlar Veysel Atasoy vardı; Devrek’in sesi, sözü, gücüydü.
Bugün onu mumla aramak yetmez;
prejektörle arasak izine zor rastlarız.
Çünkü o sadece makam sahibi değil, dert sahibiydi.
Bu gün rahmetle anmak dışında ne yapabiliriz.
Bazen insan sormadan edemiyor:
Devrek lanetlendi mi?
Yoksa üstüne ölü toprağı mı serpildi?
Yollar aynı, insanlar aynı ama ruh yok.
Kiminle konuşsan yorgun, umutsuz, “bana dokunmayan yılan” havasında.
Bir şehir bu kadar mı duyarsızlaşır?
Ne siyaset heyecan veriyor, ne gençler umut taşıyor.
Sorunları konuşan yok, çözüm arayan zaten az.
Kendi halinde bir şehir değil artık Devrek,
kendi haline bırakılmış bir şehir.
Oysa bir zamanlar bir şeyler olurdu burada...
Bir kıvılcım, bir çıkış, bir duruş...
Şimdi sadece sessizlik ve kabullenmişlik var.
Uyan Devrek!
Bu şehir hâlâ yaşayanların ve umut edenlerin şehri olabilir.
Yeter ki susanlar konuşsun, korkanlar adım atsın.