Genel seçimde belediye başkanlarının yerel seçimde milletvekillerinin performansları.

Hangi milletvekili adayı, genel seçimde milletvekilliğinde kendisine Cumhurbaşkanlığında rakip adaya oy istedi?

Siyaset ateşten gömlek..

1996 yılının başlarıydı. İstanbul’a kısa süreli geçici bir işte çalışmaya gitmiştim. Burada ev ile iletişimizi şirketin sabit hattıyla ve ya ankesörlü telefonlarla sağlıyorduk.


Orada çalışırken Antalya’dan asker arkadaşım evi aramış (o zaman cep telefonu yaygın değil. Belki de yok.)

Evdekiler benim İstanbul’a çalışmaya gittiğimi söyleyince asker arkadaşım, “Antalya ya gelsin, ben otelde yöneticiyim, birlikte burada çalışalım. Siz asker arkadaşıma söyleyin, beni arasın” diye iş yerinin telefonunu bırakmış.

Sahada ki işimizden şantiyeye döndüğümde akşam üzeri evden aradılar ve arkadaşımın bıraktığı telefon numarasını verdiler. Çoğunlukla mektupla iletişim kurduğum asker arkadaşımla zaman zaman ev telefonlarımız vasıtasıyla da görüşürdük.

Ertesin gün çarşıya indiğimde verdiği numarayı aradım. Çalıştığı otele personel alındığını, devamlı ve sigortalı iş olduğunu söyleyince teklif cazip geldi.

Şantiyeye döndüğümde şantiye şefine durumu açtım. “Devamlı iş” deyince şantiye şefi hiç zorluk çıkarmadan “yolun açık olsun arkadaşım” diyerek çıkış işlemlerimi başlattı.

Asker arkadaşımın verdiği adrese doğru yola çıktım. Hayatımın bundan sonra ki bölümünde, birçok kişinin hayallerini süsleyen Antalya macerası başlamış oldu...

Dile kolay 24 yılı aşkın bir süre Antalya da çeşitli otellerde çalıştım.

Oradan evimi aldım. Arabamı aldım. Çocuğumun işi için yatırım yaptım. Her zaman bu işte bana vesile olan asker arkadaşıma dua ettim. “Senin sayende işim oldu, karnım doydu, evimi aldım, arabamı aldım...” dediğimde, “Ben sadece vesile oldum. Bu söylediklerine sen kendi çalışkanlığınla, dürüstlüğünle, azminle sahip oldun” diyerek hep mütevaziliğini gösterdi. “Bende emeğin çok” dediğimde, “Emeğim geçmişse helal olsun” dedi.

Zaman zaman iş yerinde onunla iş konusunda fikirlerimiz çatışır, yanlış ya da eksik bulduğum hususlarda “şöyle olması gerekir” diye itiraz ederdim. Zaman zaman benzeri konulardan ters düştüğümüz de olurdu. Böyle durumlarda bile bir kez olsun ne yüzüme ne de arkadan “benim sayemde burada çalışıyorsun!” diye, yaptığı iyiliği söylemedi, kibirlenmedi..

Hatta bazı mesai arkadaşlarımızın “asker arkadaşını sen işe aldın, o seni eleştiriyor” diyenlere, “beni eleştirdiği konularda o halklı, boynuz kulağı geçti” diyebilecek olgunlukla cevap verirdi.

Asker arkadaşım sadece iş bulmama vesile olmadı, aynı zamanda benim de çok kişiye iş konusunda yardımcı olmama, onun sayesince çok kişinin hayır duasını almama vesile oldu. Antalya, Manavgat’lı asker arkadaşım Mehmet Ali Uslu’ya bu vesile ile selamlarımı gönderiyorum. Allah ondan razı olsun.

Böyle bir konuyu döndürüp dolaştırıp siyasete nasıl bağlarım diye düşünüyorum.

Aslında konuya lapbadanak girebilirim.

Başarısızlıkları, vefasızlıkları, kişisel kavgaları, menfaatleri vb konuları dümdük yazabilirim.

Ama o zaman tadı olmaz. Tüm filmi izlemeden, bir sonra ki bölümde ne olacağını merak etmeden senaryonun son sayfasını okumak gibi olur.

Siyasette vesile olmak ve Ahde Vefâ konusu.

“Siyaset bir yalan söyleme sanatıdır” der çoğunluk.

Peygamber efendimiz (sav) de siyaset yapmıştır diye dinleriz kürsüde ki vaizin vaaz-ı nasihatlerinde.

Peygamberimiz de siyaset yapmış ise, o halde siyaset, yalan söyleyenin değil, dürüst kişilerin işi olmalı, değil mi?

Siyasette size vesile olanlar vardır. Birisi sizde ki temsil yeteneğini görür ve aktif siyasetin içinde olmanız gerektiğini söyleyerek en azından teşkilatta görev almanızı sağlayarak siyasetin içine girmenize yardımcı olur.

Bazı cevherlerin de siyaset hiç aklında yokken belediye başkan adayı olarak ortaya çıkmasına yine birileri vesile olur.

Kimi, birilerinin vesilesi ile X partiden Y partiye geçer, kimi ilçe başkanlığı koltuğuna oturur, kimi de milletvekilliği yarışında bulur kendini..

Görev anlayışı ve ahde vefa işte burada kendini gösterir.

Şayet sizin bir makama gelmenizde büyük pay sahibi olan biri bunu sürekli kendi lehine kullanıyorsa işte orada ne davadan nede vesile olmaktan söz edilemez.

Aynı şekilde sizin de ona karşı kişisel yanlış hareketleriniz olur, iyi niyeti suistimal eder, güveni sarsarsanız o davranışınızda da adı “Ahde Vefâ” olmaz!

“Genel seçimde belediye başkanlarının yerel seçimde milletvekillerinin performansları sizce nasıl?” diye bir soru sorsam, şu anda burayı okuyan herkes, kendi peşinden gittiği partisiyle alakalı samimi olarak yorumlarında yazabilir mi?

Peki teşkilatların seçim çalışmaları her adaya göre aynı ciddiyette mi?.

Dava bilinciyle hareket eden her teşkilat mensubu birinci sıra aday ile sonuncu sıra aday arasında seçim çalışmalarında hiç bir fark hissettirmeden seçim çalışmalarına en ciddi şekilde devam etmelidir.

Birinci sıra milletvekili adayı da sonuncu sıra adaymış gibi meclise girebilmek için aynı eforu sarf etmelidir.

Seçilebilecek sıralamada olan bir milletvekili adayı ve onun taraftarları seçimi tatil havasında geçirmemelidir.

Belediye başkanları da genel seçimde elini tam manasıyla taşın altına koymadıkları zamanda kendi seçim bölgelerinde temsil ettikleri siyasi partinin kaybetmesi kaçınılmaz.

Halk tarafından çok istenilen, lakin seçilmesi zor bir sıralamadan seçime katılan bir milletvekili adayının seçimde ki performansı kendi önündeki aday için “kaymaklı ekmek kadayıfı” gibi olur.

Örneğin böyle bir tabloyu nadiren de olsa 2023 genel seçiminde bölgemizde yaşamıştık.

Genel seçimde meclise giren milletvekilleri, yerel seçimde de, sanki kendisi tekrar seçilecekmiş gibi çalışmalıdır.

Samimi olmayan her davranışı, her çalışmayı halkımız analiz etmekte, yorumlamaktadır.

Seçildiği partiyi layığıyla temsil edemeyen, seçmenin, tabanın sesi olamayan siyasetçilerin girdikleri rolleri halkımız iyi analiz eder.

Seçmenler, siyasilerde ki peşi sıra gelen samimiyetsizliği gördüklerinde Parti sevdaları, sahiplenmeler, fedakârlıklar, sandığa gitmeme ile yer değiştirir!..

Birde teşkilatların halka dokunamaması, onları dinlememesi, taleplerine çözüm üretememesi arada ki güvensizliği zirveye çıkartır.

Tabanın sesi olmak için yola çıkanların seçildikten sonra belli bir zümrenin temsilcisi konumuna gelmeleri, teşkilatların temsil ettikleri partilerinin değil seçilmişlerin emir eri konumuna geldiklerinde partinin bir hükmü de ağırlığı da kalmaz.

Tüm bu olumsuzluklara rağmen davasını terk etmeyenler de olur ancak onların sayısı seçimin sonucuna tesir edecek yeterlilikte olmaz.

Vatandaşın düğününde görünmek, cenazesinde bulunmak, mutluluğunu hüznünü paylaşmak samimiyetsizlikle birleşince pek bir şey ifade etmez.

Örneğin muhalefet kanadından bakarsak duruma, kürsüye başı örtülü bir kadını çıkarıp, “türbanlıların yanındayız” mesajı, otobüste “sizden nefret ediyorum, bu ülkeyi terk edin” diye başı kapalı bir kadına saldırı karşısında sessiz kalmaları onların samimiyetinin, yalandan ve algıdan ibaret olduğunu açık olarak ortaya serer.

Bu durumda bu siyasi oluşumun türban ya da benzeri konularda verdiği mesajın halk nezdinde tiyatrodan ibaret olduğu gerçeğini değiştirmediği gibi, gerçek niyetlerinde herhangi bir değişiklik olmadığını gizlemeye de yetmez!.

A, B veya C partisinde, bölgeniz siyasetçilerinin hal ve hareketlerini iyi inceleyiniz. Göreceksiniz, istisnalar dışında, bir çoğunun derdinin VATANDAŞIN SORUNLARI olmadığı, kendi amaçları için siyaset yaptığını görebileceksiniz.

Hatırlayınız, bir milletvekili adayı kendi seçim bölgesinde esnaf ziyareti sırasında "Cumhurbaşkanlığında diğer adaya oy verebilirsiniz hiçbir sorun yok ama milletvekilliğinde kendimize oy istiyoruz.!" Gibi bir cümle kurarak kendini, kendi niyetini deşifre etmişti.

“Siyaset ateşten gömlek!” demişti bir siyasi büyüğüm. Günümüz siyasetinde tüm siyasetçilere o ateşten gömleği giymek nasip olsun..

Mehmet Çelebi.